Arkadaşlar bu yol serimizde Utah eyaletinin başkenti ve en büyük şehri olan Salt Lake (tuz gölü) şehrine olan gezimde başımdan geçenleri anlatacağım. Yolculuğun kendisi uzun olduğu için bunu birkaç parçaya bölmek mantıklı geldi. O zaman başlasak mı sanki?
Bir sonraki yazıda bol bol bahsedeceğimiz yarım ada yolları...
Yoğun iş hayatına bir virgül
Her zaman yaptığım gibi iş yoğunluğunun yol açtığı enerji kaybını seyahatle gidermeye çalıştım. Formula 1 pilotlarının bataryasını doldurduğu gibi ben de bataryamı kendimi yollara atarak dolduruyorum. Senede 4-5 farklı şehre gitmek ortalama 2-3 ayda bir benim üzerimde oluşan stres bulutlarını çok güzel bir şekilde dağıtıyor. Uzaktan çalıştığım için gittiğim birçok yerde de çalışma imkanı buluyorum. umarım işimin durumu çok da değişmez çünkü bu düzen benim çok işime geliyor açıkcası :) Neyse yola geri dönelim. Her zaman olduğu gibi yine delice bir planlamanın ardından yola koyuldum. Planımın eskizini aşağıda görebilirsiniz.
Yok ya ben öyle plan yapıp falan çıkmam yola... Sadece düşünürüm biraz. Sonra kağıda dökerim. Sonra da oturup haritada işaretlerim. Yoksa plan falan benlik değil :))
Seyahat planı
Efendim plan şöyleydi ki:
- Öncelikle 400 km sürüp Mart 19-20 tarihlerinde Grand Junction şehrinde kaldım
- Sonrasında bir 450 km daha yol katedip Salt Lake şehrine vardım. Orada bir hafta kaldıktan sonra, Cuma günü 380 km güneye sürüp kamp yerine vardım. Bu kamp yerimi şu yazılarımdan hatırlayabilirsiniz.
@steinhammer/utah-moab-kamp-macerasi-part-1
@steinhammer/utah-moab-kamp-macerasi-part-ii - En son da 580 kmlik yolun sonunda evime geri döndüm.
Bu yazı sanırım daha çok yolu anlatacak gibi. Salt Lake kısmını bir sonraki yazıya saklıyorum.
Yollarda bulurum seni
Cumartesi sabahı güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra saat 10 gibi yola koyuldum. Seyahatin bu ilk etabında dağlarda kar olabilir diye çok telaşlandım. Geçen sene burdan geçerken kar fırtınasına kapılmış ve soğuk terler içinde bu yolda nerdeyse 1 saat geçirmiştim.
Yaklaşık bir 4 saatlik yolculuğun ardından ilk kalacağım yere varmıştım. Bu sefer bir farklılık yapıp karavanlarda kaldım arkadaşlar. İlk kaldığım karavanın resmini aşağıya iliştiriyorum.
Yani burda kaldıktan sonra dedim ki şöyle bir şey alsam mı acaba? Gecenin soğuğunu yiyince bu fikrim değişmişti. Ta ki bir sonraki kaldığım yere kadar.
Gelecekteki ev planlarım değişiyor muydu?
Baktım karavanda kalmak baya iyi geldi bir gün daha kalayım diye şu aşağıda gördüğünüz tatlı camper'da kaldım. Bunlar arabaların arkasına bağlanan tarzda mobil evler. Hem içi hem de dışı çok şirin olan bu sıcacık ev modumu oldukça yükseltti.
Yahu sen nasıl şirin bir şeysin gel bir makas alayım.
Bir önceki karavanda ısıtıcı çalışmadığından dolayı çok soğuk bir gece geçirdim ama bu ikinci camperda klima çalışıyordu. Dışarda kulakları tırmalayıcı bir rüzgar eserken sıcacık odamda kahvemi yudumluyor, bir yandan da yağmurun cama vurarken çıkarttığı sesler eşliğinde arkadaşla half-life oynadım :) İçinin nasıl gözüktüğünü gösteren resmi de aşağıya bırakıyorum.
İçi dışı bir bir ev bireyi.
Dağ görmekten sıkıldım sanıyordum...
Yaşadığım yerde etrafım dağlarla çevrili olduğundan artık dağ görmekten sıkıldım sanıyordum fakat Salt Lake'i çevreleyen dağların güzelliği de bir başka açıkcası. Fırtına sonrası çektiğim fotoğraf da aşık olunası cinsten. Rüzgarlı günün ardından çok güzel bir sabah beni karşıladı ve bir sonraki evime doğru tekrardan yola koyuldum.
Pastel renklerle her zaman ufaktan bir aşk yaşadığım doğrudur.
Yolculuk esnasında ufak duraklar vererek fotoğraflar çekmeyi ihmal etmedim. Pazar gününe gelmiştim ve artık uzaktan çalışmaya başlayacağım ilk güne saatler kalmıştı.
Büyüklere saygı küçüklere sevgi...
Artık iş günlerini ve yeni evi de bir sonraki yazıda paylaşacağım. Okuyanlara şimdiden teşekkür ederim.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.