Arkadaşlar herkese tekrar merhaba, bugün dün yarım kalan konuma devam etmek istiyorum. Dün ki yazı neydi diye merak edenler buradan ulaşabilirsiniz.
Birkaç gündür sosyal medyada şöyle bir sloganla kampanya başlatıldı '' İki dar ağacı kurulsun birisi tecavüzcülere diğeri vatan hainlerine'' bu slogan kapsamında dün tecavüzcüler ve genel idam kararı hakkında bir şeyler yazdım bugün ise vatan hainliği konusunda bir şeyler yazmak istiyorum.
Öncelikle Vatan hainliğinin tanımını yapalım. TDK'ya göre vatan haininin tanımı şöyledir; ''Vatanın yüksek çıkarlarını hiçe sayarak onun aleyhinde iş gören kimse.'' şimdi arkadaşlar bu tanıma göre konuşacak olursak somut bir verilerle bir tanım yapılmamış yani daha çok soyut kavram üzerine bir tanım var. Şöyle ki ''Vatanın yüksek çıkarlarını hiçe sayarak'' nedir bu vatanın yüksek çıkarları? Bu çıkarlar herkese göre değişkenlik gösteremez mi? Bugün doğru olan ve vatana hizmet olan bir fiil iki gün sonra hainlik olarak kabul edilebilir mi? Evet bu sorular vatanın yüksek çıkarları kavramının ne kadar soyut olduğunu ortaya koymaktadır.
Şimdi gelelim vatan hainliği suçuna. Peki bizim ceza hukukumuzda böyle bir suç var mıdır? Arkadaşlar bizim ceza hukukumuzda böyle bir suç yok ancak Türk Ceza Kanunu'nun devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, düşmanla işbirliği yapmak, devlete karşı savaşa tahrik, temel milli yararlara karşı hareket, askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma konularını işleyen 302-308. maddeleri, geleneksel olarak vatana ihanet kapsamına giren suçlar olarak varsayılmıştır. Şimdi bu suçların içeriklerini yazıp hem sizi hemde kendimi yormayacağım.
Arkadaşlar şimdi gelelim vatan haini ilan edilmeye. Bizim ülkemizde o kadar basit ki vatan haini olmak anlatamam. Son sosyal medya fenomenlerine baktığınızda orada yaşlı bir şahıs görürsünüz yanından geçen birisi hoşlanmadığı bir cümle söyleyince hemen vatan haini ilan ediverdi. Evet bizim ülkemizde vatan haini olmak bu kadar basit. Özellikle siyasi irade ile ters düştüğünüz an bu yafta üzerinize yapışıp kalır. Neyse güncel siyasi olaylara girmeyeceğim ancak bu suç genellikle siyasi suçtur. Eğer bir şahıs vatan hainliği ile yargılanıyorsa biliniz ki siyasi bir çekişmezlik sonucu ortaya çıkmıştır. Neden bu kadar kesin ve net konuşuyorum var mı delilim? Evet örneklerimize geçebiliriz aslında birçok örnek var ama ben sizi sıkmamak adına birkaç tanesini yazacağım.
Örnek 1: Adnan Menderes
Arkadaşlar tanımayanımız yoktur, sanırım kendi başbakanını asan tek ülkeyiz belki vardır çok araştırmadım neyse biz konumuza dönelim. Adalet Partisi iktidar olmuştur Adnan Menderes başbakandır, buraları geçiyorum. Önemli olan bir iki noktayı hatırlatayım. Tevfik Rüştü Aras biliyorsunuz ki Atatürk'ün zamanında yıllarca bu ülkenin dış işleri bakanlığını yapmıştır ve ölene kadar da Türk siyasetinde etkin rol oynamıştır. Tevfik Rüştü ile Adnan Menderes bacanaktır yani aynı ailenin kız kardeşleriyle evlenmişlerdir. 1960 darbesi sonucunda asker yönetime el koyunca ve yassı ada yargılamaları başlandı. Yargılamalar başlayınca Adnan Menderesin eşi Tevfik Rüştü'ye gelerek eşini kurtarmasını istedi. Tevfik Rüştü hatıratlarında ve bazı şahitler bu olayı yazmıştır isteyen araştırabilir. Tevfik Rüştü baldızına şu temenni de bulundu eğer yargılamalardan sonra asmazlarsa 2-3 yıl içerisinde dışarı çıkar ama asılırsa yapacağım bir şey yok deyip gönderir. Biliyorsunuz ki yargılamalar sonucunda 14 kişiye idam cezası verilir. Ancak 11 kişi yaş haddinden dolayı cezası müebbet hapse çevrilir sadece 3 kişi idam edilir bunlar Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'dur. 1961 yılında bu 11 kişi cezaevlerine gönderildi bunların içerisinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar dahil ancak 1964 -1966 yılları arasında hepsi serbest bırakıldı ve birçoğu siyasete geri döndü. Şimdi bu örnekte anlaşılacağı üzere idam cezası ve vatan hainliği nasıl bir suç olduğu ve verilen cezanın geri dönüşünün olmadığını çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Şimdilerde Adnan Menderes ve asılanların iade-i itibarı yapılmıştır ancak sonuç olarak asılmışlardır.
Örnek 2: Nazım Hikmet RAN
Birçoğu hala ön yargıları ve siyasi görüşleri nedeniyle Nazım Hikmet'i sevmez ve hala hain olarak görür ancak o da bir vatan haini suçu mağdurudur. Yıllarca görüşleri yüzünden yargılanmış birçok kez hapse girip çıkmıştır. En son siyasi bir yargılamayla 1938 yılında 28 yıl ceza aldıktan sonra 1950 yılına kadar çeşitli cezaevlerinde hapis olmuştur. Çıkarılan af kanunu ile dışarı çıkmıştır ancak ölüm tehditleri vs vs nedenlerle yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştır. 1951 yılında vatan haini ilan edilerek vatandaşlıktan çıkarılmıştır kendisi 1963 yılında kalp krizi sonucunda Moskova'da vefat etmiş ancak yıllar sonra iade-i itibar yapılmıştır. Belki o dönemde kaçmamış olsa yine bir siyasi dava sonucunda vatan haini ilan edilip asılacaktı.
Burada İskilipli Atıf Hocandan tutun da Deniz Gezmişlere kadar solcu veya sağcı birçok örnek verilebilir ancak ben daha fazla uzatmadan konuyu neticeye bağlamak istiyorum. Vatan hainliği suçu çok kritik ve değişken bir suçtur. Gücü elinde bulunduran her dönemde istemediği kişileri vatan hainliği ile suçlamıştır. Bunun cezası İdam olarak kabul edilirse geri dönüşü olmayan hatalara sebep olacaktır. Tarihte verdiğimiz örnekler bunun en büyük göstergesidir. O yüzden idam cezasının uygulanmasına düşünce olarak karşı birisiyim özellikle bizim ülkemizde bir gün dost bir gün düşman olabileceğiniz bir yönetim mevcutken bir anda kendinizi idam sehpasında bulabilirsiniz. Bu durum sadece şu an için geçerli değildir tarih bize göstermiştir ki solcusu veya sağcısı kim gücü eline aldıysa karşısında duranı bertaraf etmek istemiştir. Bu günlük bu kadar yeterli diye düşünüyorum. Okuduğunuz için çok teşekkür ederim.
Posted from my blog with SteemPress : http://www.mucar38.tk/2018/07/idam-gercekten-ister-misiniz-2