Tavla, birçoğumuzun oynarken zevk aldığı, kimilerinin büyük iddialar döndürdüğü (kahve, yemek, böbrek, para, vb.) benim de en keyifle oynadığım oyunlardan biridir. İşin enteresan tarafı bu oyun iki kişilik gibi görünmesine rağmen aslında hiç öyle değildir. Asla baş başa kalıp bir oyunu bitiremezsiniz. Yaklaşık 4-10 kişi arasında değişen bir grup yancı ile tavlayı kapatır ve ardından kaybettiyseniz eğer alay konusu olursunuz. @embesilikat ile haftanın 5 günü bunu oynamayı alışkanlık haline getirmiş ve istisnasız her oyunumuzda büyük iddialar kazanıp kaybetmiş kişileriz (Her ne kadar yoğunluk dolayısıyla son zamanlarda oynayamıyor olsak da sıkı bağımlılarıyız). Kaybettiğim zamanlarda bu durum canımı sıksa da kazandıklarımı düşününce mutlu olmuyor değilim.
Tavla güzellemesi yapmamın sebebi nasıl ortaya çıktığı hakkında biraz bilgi vermek. Belki yazıdan sonra "Aa yıllardır oynayıp da hiç merak etmediğim sorunun cevabını istemsiz de olsa buldum, teşekkürler @lavinas (!)" dersiniz.
Tavla, rivayetlere göre Hint imparatorunun, Pers imparatoruna hediye ettiği satranç oyununa karşılık olarak gönderilmiştir. Tabii bu göndermeler yapılırken imparatorların birbirlerine yazdığı 'çok romantik' yazılarını da es geçmemek gerekiyor. Nasıl ortaya çıktığından ziyade, taşıdığı anlamlar beni daha çok etkiledi açıkçası.
Tavlanın her noktası ayrı bir anlam taşır. 4 köşe 4 mevsimi, karşılıklı 12 hane günün 24 saat olduğunu, 30 adet pul günleri, karşılıklı 6 hane ayları, taşların siyah ve beyaz oluşu gece ile gündüzü, tavlanın tek bir yapıdan oluşması ile 1 sene ile simgelenmektedir.
Gerçekten hoş bir düşünce ile süslenmiş bu oyun insanların uzun zamanlar sonucu ustalaştığı, gelecek hamleyi düşünerek hareket ettiği, vur-kaç yapmanın aykırı olduğu ve adab-ı muaşeret kurallarına göre kol altına verilmesiyle ünlü. İyi ki bulunmuş dediğimiz bu oyun yaşayan ve ölmeyecek bir efsanedir. Sıradaki maçta görüşmek üzere @embesilikat.