“Bir şeylere doğru koşmak mıdır aslolan;
Bir şeylerden kaçmak mı?
Kaçan kendinden kaçar
Koşan yine kendine.
O halde acele etmeden; Festina Lente…”
Acele etme, yavaşça acele et. Ne absürt şeyler anlatıyor bu yine. Acele edelim mi, etmeyelim mi ? Ben sana diyorum ki acele etme. Yemek yerken acele etme. Yürürken acele etme. Düşünürken, sevişirken, giyinirken, sıçarken... Acele etme.
Hız hatadır. Hız pişmanlıktır, sen beni dinle ve acele etme. İvmeni yavaşlık üzerine sabitle ve yavaşça bir daha yavaşça yine yavaşça... Hayatın özünü kaybetmeden, iç sesini surturmadan, kendi dünyandan ve hatta kendinden kaçmamak için yavaşça, çok yavaşça acele et.
Hız kazanır, hız iyidir diyen herkese inat o aldatmacaya yenik düşme. Her nehir gibi sen de aynı yere ulaşacaksın debini yükseltme. Suyunla korkutma, suyunda boğulma. Ağır ağır akman gerektiğini hiçbir zaman unutma.
Dediğimi yanlış anlama; bekle demiyorum sana. Ben sana tek nefeste dağı aşmaya çalışma diyorum. Nefesin kesilmesin, kasların bitkin düşmesin. Sen temponu hızla değiştirme.
Ne demiş şair;
Festina lente: Hız insanı kendinden uzaklaştırır ve yavaşlık da kendine yaklaştırır, yani Festina Lente, uygulaması becerildiğinde bir yaşama sanatıdır.
Festina Lente sözünün sembolize edilmiş çizimi. |
---|
Festina Lente, Roma İmparatorluğu dönemine ait bir aforizmadır. Latince bir söylemdir. Derin bir felsefesi vardır. Tabi bu felsefeyi hayatımıza entegre edebilmek oldukça zordur. Hele ki hız ve teknoloji çağında bu daha da güçtür. Her ne olursa olsun kendimizi tanımak ve içimizde konuşan sesi öldürmemek için ucundan kıyısından bu felsefeyi araştırıp öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Hepimiz doğuyor ve ölüyoruz ama unutmamamız gerekir ki arada koskocaman bir hayat var. Bunun farkına varalım ki o hayatı yaşayalım...