Eveet yılın o günü geldi çattı. Kozmetikten ev dekorasyona göre birçok markadan hediye(!) olarak indirim mesajları aldığımız, Filli Boya’nın tüm yıl çalışıp hazırladığı reklamla duygulandığımız, geçen 8 Mart’tan beri öldürülen kadın sayısını görünce öfkelendiğimiz, samimiyetle yapılan kutlamalarda bile kullanılan kelimelerde engelleyemediğimiz cinsiyetçiliğin önüne geçmek için zihinde tasarladıklarımızla bu sene de 8 Mart Dünya Kadın Emekçiler Günü’ne vardık çok şükür.
Geçtiğimiz hafta Mehmet Aslantuğ Hülya Avşar’a eşitliğin nasıl olması gerektiği dersini vermişti. Bir erkeğin bir kadına hem de bin yıldır ülkece “hayranlıkla” izlediğimiz bir kadına bu dersi, ama öyle nazik öyle duruydu ki hayran kaldık. Yaşa Mehmet Aslantuğ!
Henüz videoyu izlemeyenler için diyaloğu paylaşayım:
Hülya Avşar "Ben şeyciyim. Erkek çalışsın, kadın evde çocuklarını kendi büyütsün, yemeğini yapsın, kocasını karşılasın" dedi.
Aslantuğ araya girerek "Tam bu değil galiba. Bu biraz sertleşmiş hali. Üretime girmesi lazım kadının. Muasır medeniyet seviyesi başka türlü olmuyor var ya Ata'nın işaret ettiği" diye yanıt verdi.
Avşar ise kadın özgürlüğüyle ilgili bir şey söylemediğini belirterek "Onu yapsın. Kadın özgürlüğüne hiçbir zaman... Evde de kadın baskın, dışarıda erkek, erkek egemenliği diyorum, erkek üstünlüğü, baskısı demiyorum. Erkek egemenliği güzel bir duygu geliyor bana" diye konuştu.
Aslantuğ ise "Özgürlükten kastın üretimde de olması dahil değil mi oraya, üretimde. Yani hayatın içinde. Yoksa gezip tozmuyor özgürlükten kasıt" sözleriyle karşılık verdi.
Avşar ise "Hayır, çalışabilir anlamında. Ben kızıma da söylüyorum muhakkak işin olsun. Kocan kim olursa olsun, dünyanın en zengin adamı da olsa senin kendi işin olsun. Ama erkek egemenliği diyorum. Bir erkek kadına sarıldığı zaman, kolunun altına girebileceğin bir erkekten bahsediyorum" sözleriyle devam etti.
Aslantuğ ise şöyle yanıt verdi: "Bu çok anlaşılır bir duygu ama bunu işte şöyle formüle etmek zorundayız. Bu erkeğe de anlam katar kadına da... Bu duyguları koruyalım ama kadın evinde üretimden çekilip bütün istikbalini bir adamın vicdanına, aşkına, samimiyetine, günün sonunda bir gün aklının karışmasına yanılgılarına bırakmamalı
İşte bu son cümle yüreğimin yağlarını eritti. Yalan yok! :)
Konudan konuya atlıyorum ama söylemek istediğim çok şey var bu mevzuda. Netflix’i pek seviyorum. Bazen galiba o kadar boş kalıyorum ki ayda 2 ayrı diziye başlayıp birer sezon izlediğim oluyor. E sadece dizi değil film de izliyorum. Hal böyle olunca stoklar hızlı tükeniyor. İyi ki de öyle oluyor. 2 haftadır belgesellere sardım. Doğa belgesellerini pek sevmem ama sosyal belgesellere bayılıyorum. Netflix’te Bitcoin’den gıda sahtekarlıklarına dek pek çok alanda 6-7 belgesel izledim. Bugüne özel şunu paylaşmak isterim: “Medyada Kadın Temsili” isimli 1,5 saatlik bir belgesel var. TV’de, gazetede, filmlerde gördüğümüz kadın profillerinin alt metnini çok daha net okumamız sağlayacak oldukça faydalı sosyolojik temellerden söz ediyor. Tavsiye ederim.
Ne diyelim o halde. Kutlu olsun emekçi kardeşlerim! :)