Bütün ilişkiler çıkar üzerine kuruludur, istisnasını düşündüğümüz ilişkilerde çıkar üzerine kuruludur. O da çıkar üzerine kuruludur şu da çıkar üzerine kuruludur. Düşünebileceğiniz her ilişki, "Bu çıkar üzerine kurulu olmayan saf bir ilişkidir" dediğiniz ilişki türü de çıkar üzerine kuruludur. Bu yazıyı yazmamın ve sizin de okumanızın altında yatan sebep bile en az bir çıkar üzerine kuruludur.
İzin verin açıklayayım.
Herhangi bir çocuğun annesinden beklediklerini bir kenara atalım (yemekleri hazırlaması, kıyafetleri yıkaması vb.) Annesinde görmek istediği sevgi ihtiyacı, saygı ve belli değerler üzerinde tutulma ihtiyacını da bir kenara koyduğumuzda geriye sadece saf bir anne ve çocuk ilişkisi ortaya çıkıyor. Buna ilişki demek doğru olmaz, hatta işleri biraz daha kızıştırıp anne ve çocuğun genel olarak hiçbir ilişkisinin kalmadığını farz edelim. İşte burada insan doğasından gelen "anne sevgisi" ile "evlat sevgisi" ortaya çıkıyor. Pek anlaşılır değil, olayı açıklamak gerek.
Anne evin ihtiyaçlarını karşılamaz, çocuklar ise annenin isteklerini yerine getirmezse inşa edilen bağ zayıflar, geriye sadece sevgi ve doğuştan gelen hisler kalır. Sırf çocuğu annenin doğurması bile bu ilişkini herhangi bir çıkar üzerine kurulu olmayacağının işareti gibi gözükse de durum farklıdır. Aradaki bağ direkt olarak çocuğun ve annenin varlığını temel almaktadır. Annenin sadece var olması ve çocuğun annenin varlığından haberdar olup bu yüzden tatmin olması bile bu aile ilişkisinin net bir çıkar üzerine kurulu olduğunu destekler. Buradaki çıkar; varlıktan duyulan mutluluk, tatminkarlık, yanında herhangi birinin olduğu gerçeğidir.
Karmaşık gözüken fakat aslında çok basit olan bu örneği vermemin sebebi var. Toplum anne ve çocuğun üzerinde durduğu bağın hassas ve çıkar üstüne kurulu olmadığını düşünür. İstemesek bile doğamızda olan bu dürtüyü saklayamayız. İnsan başkaları için yaşamaz. Başkası için yaşadığını düşünen iyilik meleği birey bile kendi için yaşıyordur. Başkalarına yardım etmekten ve aciz insanların kurtarıcı eli olmasından mutluluk duyuyor, tatmin oluyorsa kendi çıkarını düşünüyordur. Buradaki çıkar saf duyguların tatminidir ve kötü değildir. Bu bağlamda Kant ahlakından söz edilemez. Sırf iyilik yapmak için iyilik yapmak, hisleri bir kenara atmak demektir. Hisleri bir kenara atmak ise insanı insan yapan şeyi bir kenara atmaktır...
Örnekler çoğaltılabilir, yapılması gereken tek şey üzerinde durulan bağdaki çeşitli duyguları temizleyip bu bağın varlığından mutluluk duyulup duyulmadığına karar verilmesidir. Bazen öyle bir ilişki türüyle karşılaşırız ki ilişkinin boyutuna göre sadece karşıdakinin varlığından mutlu olmak ilişkinin istikrarı için yeterli bir sebep olur. Burada ilişkinin üstüne kurulu olduğu çıkar ise (en temelde) karşıdakinin varlığıyla tatmin edilen duygulardır.