For those who would like to read my story "A Robot in Turkey" but can't understand Turkish, I will try my best to translate it to English as soon as possible.
Türkiye'de Bir Robot
Gülümseyen, mekanik bir surat aynada bana bakmaktaydı. Evet bendim bu. Senelerdir istediğim ve bir türlü cesaret edemediğim dönüşümü gerçekleştirmiştim. Daha birinci haftadan zihnimin çok daha berrak, enerjimin sınırsız olduğunu hissedebiliyordum. Tüm çevrem beni bir iş seyehatinde sanıyordu. Yokluğumun asıl sebebi ise, bir robota dönüşebilmek için ABD’ye gitmiş olmamdı.
Kendimi incelemeyi bırakıp, valizimi toparlamaya başladım. Gelirken yanımda getirdiğim çoğu şeye artık ihtiyacım yoktu. Diş fırçam, diş macunum, tıraş setim, deodorantım artık gereksizdi. Kıyafetlerim anlamsızdı. Bundan böyle ne üşüyecek ne de terleyecektim. Dünya üzerindeki en uç sıcaklıklara bile dayanabilirdim artık. Bilgisayarım ve cep telefonum dışında yanımda götürmem gereken hiçbir şey yoktu. Tabi bir de not defterim ve kitaplarım, evet hala basılı kitap tercih ediyordum. 10 dakikanin sonunda valizim hazırdı bile. İstanbul uçağımın yarın sabah 9’da olması ve artık uyku ihtiyacımın olmaması gibi nedenlerden ötürü son birkaç gündür yaptığım gibi, bu geceyi de şehri keşfederek geçirmeye karar verdim. Operasyonumun gerçekleştiği yer olan San Francisco, Union Square’de bir otelde kalmaktaydım. Dünyanın bir çok yerinden robot olmak isteyen insanlar buraya, San Francisco’ya, geliyordu. Bu nedenle de robot popülasyonunun en yüksek olduğu şehirlerden biriydi burası. Hem robotlara özel, hem de robot ve insanların beraber katılabildiği pek çok aktivite bulunabiliyordu. Özellikle geceleri robotlar sosyal hayatın çok daha güçlü bir parçasını oluşturuyordu burda. Çoğu insan uyurken, robotlar için hayat tüm hızıyla devam ediyordu.
Otelden çıktım ve Victoria Theatre’a yürümeye başladım. Bu gece için yalnızca robot oyuncuların oynayacağı “Bir Yaz Gecesi Rüyası” oyununu izlemeye gidiyordum. William Shakespeare’in en beğendiğim oyunlarından biriydi bu. Ardından da yine robotlara yönelik, Golden Gate köprüsünden toplu atlama ve Marshall's Beach’ e yüzme etkinliği vardı. Neredeyse her gece yapılan bu etkinliğe bir türlü cesaret edip katılamamıştım. Son gecem de bunu kesinlikle denemek istiyordum. Yolda yürürken benden başka pek çok farklı robotla karşılaşmak olasıydı burada. Hangilerinin insandan dönüştüğünü, hangilerinin ise hizmet robotları olduğunu anlamak çok basitti. İnsan formundaki hizmet robotlarının bir kuyruğu vardı. İnsanlara ve insandan robot formuna geçmiş olanlara hizmet için kullanılmaktaydılar. Bu kuyruklu robotların zihinleri, yapay zeka kullanımı ile, insan zihninden kat kat üstün bir konumdaydı. Bu nedenle daima büyük bir denetim altında tutulmaktaydılar. İnsandan robota geçenlerin görünüşü genel insan formundan dışarda olamıyordu. Yani kimse kendine ek bir bacak, kol ya da bir kuyruk isteyemezdi. İnsandan geçen robotların ise zihinsel kapasitesi insan sınırları dışına çıkartılmıyordu. Bunun aksinin olduğu bir durumda, kişinin benliği ve kimliği kayboluyor ve hizmet robotlarından bir farkı kalmıyordu, bu nedenle bir insana, insan üstü zihinsel bir güç vermek hem yasaktı, hem de bir nevi intihar anlamına geldiği için çoğu insanın arzuladığı bir şey değildi.
Victoria Theatre’ın önüne geldiğimde sırada beklemeye başladım. Çoğunlukla robotlardan oluşan sıra ağır ağır ilerliyordu. Arkamdaki iki robotun birbirleriyle Türkçe konuştuğunu duymamla beraber hemen sohbetlerine ortak oldum.
“Robiler.” dedim. Türkiye’deki azınlık robot nüfusunun çokça kullandığı bir terimdi bu. “Merhaba.” anlamına gelmekteydi. Sonunda bunu bir robot olarak söyleyebilmek çok memnun ediciydi.
“Robiler, efendim! Ne güzel bir karşılaşma. Nasılsınız.” dedi. Vücudu simsiyah bir metaldi ve çok güzel ışıldamaktaydı.
“İyiyim, tanıdık sesler duydum daha da iyi oldum. Son gecemi değerlendiriyorum, inanılmaz bir yer burası.” dedim.
“Gerçekten de öyle, robot cenneti diye boşuna denmiyor. Ne zamandır buradasınız?” dedi diğer robot. Diğerinden görece daha kısaydı ve bakır renkte mat bir metali vardı.
“Bir hafta oldu, ilk iki günümde dönüşümümü tamamladım. 5 gündür de şehri keşfediyorum. Aynı zamanda bu süreçte de uğraşmam gereken bir çok yasal prosedür vardı tabi” diye cevapladım.
“Taze bir robot demek. Cesaretinizden ötürü tebrik ederim sizi. Benim adım Can, lütfen çekinmeyin ne zaman isterseniz her konuda danışabilirsiniz. Yaklaşık 2 yıldır ABD’deyim ve bir senedir de robot olarak hayatımı devam ettiriyorum.” dedi siyah metalik olan.
“Kesinlike, yalnız olmadığınızı bilin. Hatta ne diyeceğim… Çok iyi oldu bu denk gelişimiz çünkü bu gece saat 5’te Türkiye kökenli robotlarla dayanışma ve tanışma etkinliğimiz var. Ona da katılırsanız son derece memnun oluruz. Bu arada ben de Onur.” dedi diğer robot
“Ben de Alper. Çok teşekkürler desteğiniz için. Kesinlikle etkinliğe de katılacağım.” dedim.
“Harika! Bu arada Türkiye’de de robot sayısının son derece arttığı kulağıma geliyor. Çok güzel haberler. Lütfen Türkiye'ye döndüğünüzde de iletişimde kalalım. Bilgilerimizi, deneyimlerimizi paylaşmaya devam edelim.” dedi Can.
Sıranın sonuna gelmiştik. Tanıştığım robotlara veda edip sırama oturdum ve oyunu izlemeye başladım. Tüm hayatım artık kökünden değişmişti. Bunu hissedebiliyordum. Çocukluktan beri hayalini kurduğum şeyi gerçekleştirebilmiştim işte. O kadar tatmin olmuş hissediyordum ki kendimi. Robot olmuştum, inanılır gibi değildi. Küçücük bir çocukken dünyadaki ilk robot değişim operasyonunun yapıldığı gün aklıma gelmişti birden. O günden beri bunun hayalini kuruyordum. Bir gün diyordum. Bir gün ben de bunu gerçekleştireceğim. Bugün hayalini kurduğum yaşamın beşinci günündeydim. Ailemin tepkisinin ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bunun gerginliği üzerimde olsa da yaşadığım bu andan inanılmaz bir keyif almaktaydım. Robot oyuncuları hayranlıkla izliyordum. Kendimi ait hissettiğim bir topluluğun içindeydim ve bundan büyük bir keyif almaktaydım.
Oyundan sonra Golden Gate atlayışı ve buluşmanın ardından sonunda uçağa binebilmiştim. İşin güzel yanı ise hiçbir yorgunluk hissetmememdi. Ne duş almaya ihtiyacım vardı, ne de dinlenmeye. Tüm algılarım sonuna kadar açıktı. Müthiş bir beş gün geçirmiştim. Gittiğim buluşmada, Türkiye’ye geri dönecek robotlarla tanıştım ve Türkiye’de bir robot kültür merkezi kurma planı yaptık birikte. Can ve Alper de buraya destek vereceklerini, Türkiye’ye gelip robotlarla çeşitli atölyeler yapabileceklerini söylediler. Umut doluydum. Türkiye’ye bir robot olarak giriş için tüm belgelerim hazırdı. Robot olmamın bana uluslarararsı sağladığı bazı haklar vardı ve bu haklar bir çok noktada işimi kolaylaştırmaktaydı. Yine de insanlar robotlarla yaşama fikrine buradaki kadar sıcak bakamıyordu. Bedeninden vazgeçme fikri insanları genel anlamıyla korkutuyordu ve bu kararı alan insanlar çoğu zaman anlaşılamıyordu. Hele yakın ailesinden birinin robot olma kararı alması, aile için son derece şok edici olabilirdi.
Sorunsuzca Türkiye’ye giriş yapmıştım. Metroda ve evimizin caddesinde gördüğüm toplam 5 robot dışında herkes insandı ve doğal olarak insanların dikkatini çekmekteydim. Daha önce hiç bu kadar şaşkın gözlerle bana bakıldığı bir zamanı hatırlamıyordum. Kendimi buna hazırlamıştım tabi. Meraklı gözler eşliğinde evime doğru ilerlerken heyecanım gittikçe artmaktaydı. Kapının önündeydim sonunda, güçlü olmalıydım, zile bastım. Aylin kapıyı açtı ve beni görünce tedirgin bir sesle “Merhaba.” dedi.
Görür görmez beni tanıyamaması çok tuhaf bir duyguydu. Bir an oradan koşa koşa uzaklaşmak geldi içimden. Ama bunu yapmayacaktım. Çocuklarımı ve eşimi terk etmek zorunda kalmak istemiyordum.
“Merhaba Aylin.”
“Üzgünüm, daha önce tanıştığımızı hatırlayamadım.” dedi.
“Ben Alper.” dedim.
Devam Edecek...
Photo by Matan Segev from Pexels