BÜYÜK ŞEHİRLERİN, KÜÇÜLMÜŞ İNSANLARI

Bu yazımda büyük şehirlerde insanların yalnızlığından, yaşadıkları kültürel deformasyondan, geçmiş ve günümüz arasındaki farklardan bahsetmek istiyorum.


KAYNAK

Değiştik hem de, hızlı bir şekilde, Biz bunu yetişkinlik sandık, ama bu yetişkinlik değildi, biz bunu medeniyet sandık, ama tam anlamıyla oda değildi. Bunun adı yalnızlıktı, daha iyi koşullarda yaşamak için diğer insanları ezme ya da onlardan faydalanma duygusu yavaş yavaş içimizi parçaladı, avını bırakmayan kartal gibi ona sımsıkı sarıldık, komşularımız veya arkadaşlarımızın acısından ya da başarısızlıklarından mutlu olur hale geldik. Biraz oturduğunuz koltuğa iyice yaslanıp etrafınıza bakın, karşılıksız bir şey yapmak, ya da iyilik yapmak neredeyse imkansız hale geldiğini göreceksiniz. Büyük şehirlerin, çarpık yapısı bizi doğal halimizden uzaklaştırıyor. Bu şehirler sanki bir insan gibi yaşayan bir canlı haline gelmişler. Belli bir kurgu içinde yaşamamız gerektiğini ve bu kurguyu her ne sebep olursa olsun bozmamak ve onu gerçekleştirmek için her şeyi göze almayı öğrettiğini inkar etmek biraz ironik ve komik olur.


KAYNAK

Büyük kentler ayrıca psikolojik olarak bozuk kişilikler de yaratmaktadır. Sebebi ise: insanların devamlı bir yerlere yetişmek zorunda olması, onların en büyük baş belasıdır, burada devreye zaman giriyor. Zaman ise trafikte harcanan vakit ile orantılı olduğundan, trafikten gerekli verimi alamayan insanlar, bazı ihtiyaçlarını askıya alıyor. Bunlar; yeşil alanlarda geziler, kişisel hobilerimiz, spor etkinliklerimiz, aile ziyaretlerimiz, yakın arkadaşlarımızın davetleri vb. hepsi ya kısıtlı bir zaman dilimine sıkıştırılıyor, ya da göz ardı ediliyorlar. Bu şekilde olan insanlar, artık hayattan zevk almaz hale geliyor ve bu ruhen kendisini kötü hissetmeye başlıyor.


KAYNAK

Bu biraz ütopya gibi mi? geldi size, bana göre değil, eğer farkına geç varılırsa, daha da kötü olacak bir geleceğe göz göre göre gidiyoruz. Hala inanmayanlar için açıklıyım biraz. Önceden insanlar sokaklarda rahat dolaşırdı birbirlerini tanır, düşman bile olsalar bir merhabayı eksik etmezlerdi, şimdi cımbızla alınıyor ya da içten söylenmiyor. Filmlerde işlenen konular aile ilişkilerini güçlendirmek içindi şimdi bozmak, komşuluk ilişkileri çok yüksekti geçmişte, şimdi insanlar vefat eden komşusunu cenaze nakil aracında görüyor. Kadınlarımıza işyerlerinde fazla yük yüklediğimiz için, Anaokullarının sayısı arttı, aile ilişkilerimizi kopma noktasına getirdiğimiz için, huzur evleri moda olmaya başladı, günün en önemli aile toplantısı olan akşam yemekleri, başka masalarda kurulan hayaller ile prosedür haline geldi. Önceden daha taze ve tadında yediğimiz sebze ve meyveler ya eski tadını kaybetti ya da ek bir ücretle soframızda yer buldu.


KAYNAK

Kısaca anlatmak gerekirse: grileşmiş, siyahlaşmış ve sadece para kazanmak için yapılmış o binaların arasında yaşam mücadelesi veriyoruz. İnsanlar bunun nezdinde etkiye - tepki yapıyor ve birbirlerini kırmaya ve incitmeye başlıyorlar. Bir halka şeklinde sirkülasyon ile bütün şehrin havasını değiştiriyorlar. Birbirinden korkan ve huzursuz olan bir toplum yaratmaya hızla gidiyoruz.


KAYNAK

Ben bu yazıyı neden yazdığıma gelirsek, insanlara kibar ve yardımsever olalım lütfen, özellikle hizmet sektöründe çalışanlara, onlar size hizmet değil! yardım ettiklerini unutmayın lütfen. Bir teşekkürü çok görmeyin onlara, yaptıkları yardımlar karşısında: yanınızdan geçerken olsun, size siparişinizi getirince olsun, sizin bir ihtiyacınızı giderince olsun! bir teşekkür ederseniz inanın o gün daha huzurlu çalışacaklardır. Bir teşekkür sizi küçültmez, ama onların gözünde değerlenirsiniz, hatta belki mutlu bile olacaklarını göreceksiniz. O yüzden sevgiyle kalın.

H2
H3
H4
3 columns
2 columns
1 column
Join the conversation now
Logo
Center