İnsan zihni herhangi bir problemi çözmeye çalışırken bildiği seçenekler içerisinden en iyisini seçer. Peki ya var olan, ama algılanmamış seçenekler?
Çoğu durumda çaresizlik çıkış yolunun kapalı oluşundan değil, kapalı akıl nedeniyle açık seçeneklerin görülememesinden kaynaklanır. Tıkanıklık genellikle dışımızda değil, içimizde, yolumuzda değil aklımızda, ayaklarımızda değil kafamızdadır. Problemler çözümü görmemekten doğar.
Ne demek istemediğimi anlatan güzel bir hikaye var.
Yaşlı adam hapisteki oğluna mektup yazar: "Patates ekmek için tarlanın kazılması gerekiyor. Yaşlı ve hastayım, yapamıyorum. Yanımda olsaydın, ne iyi olurdu..."
Oğlu mektubu okur, hüzünlenir, ama hapistedir. Bu gerçek çaresizlik durumunda yapılacak bir şey yok gibi görünmektedir.
Neyse ki, genç adam bizim gibi düşünmez. Hemen babasına cevap yazar:" Baba, sakın tarlayı kazma, cesetleri oraya gömdüm!"
Polis cezaevi mektubunu okuyunca hemen harekete geçer, kanıtları bulmak için tarlayı baştan sona kazar, fakat hiç bir şey bulamaz! Birkaç gün sonra yaşlı adam oğlundan bir mektup daha alır: "Baba bu şartlarda elimden gelenin en iyisini yaptım!"
Aşılamaz görülen engelleri zeka ve farklı düşünmenin gücüyle aşmak, yaratıcı başarı tarzıdır. Yaratıcı başarı eldeki imkanlara bağlı olmadığı için, sınırlı imkanlarla sınırları zorlayan sonuçlar aldırabilir. Hiçbir şeyimiz yoksa, önümüzdeki engeller de çoksa, zekanız tek sermayenizdir. Sıfırdan zirveye miras değil akıl teriyle yükselmiş insanlara iyi bakın, başlangıçta tek sermayeleri beyinleridir.
Başarı ve başarısızlığın içimizdeki mekanizmasını anlamak için detay hakimiyeti çok önemlidir. Ayrıntısını iyi bilmediğiniz bir şeyi tam anlayamazsınız, anlayamadığınız şeyi kontrol edemezsiniz, kontrol edemediğiniz şeyi de yönetemezsiniz, yönetemediğiniz şey ise sizi yönetir.