"Bu dünyada bir dahinin geldiğini şuradan anlayabilirsiniz: Bütün sıradan insanlar ona karşı birleşmiştir!" der Jonathan Swift. Eğer çığır açacak bir başarı projeniz varsa, bazı insanlar iki kelimeyi sürekli kafamıza vurarak sizi durdurmaya çalışacaktır.:
- Yapamazsın!
- Yapmamalısın!
"Boşuna uğraşma yapamazsın" ile cesaretimizi kırmaya, "Buna gerek yok, yapmamalısın" ile kafamızı karıştırmaya çalışırlar. Bu insanlar kötü niyetli değildir, sadece geçmişteki başarısız denemelerinin ve düz mantıklarının kurbanıdır.
Büyük bilge Yusuf Has Hacip, "Göz odur ki, dağın ardını göre, akıl odur ki başa geleceğini bile" demiştir. Buna karşın dünya girişimcilik tarihi, gelecek çığır açacak fikirlerini ilk ortaya attıklarında alay edilen reddedilen, engellenen insanların öyküleriyle doludur.
Sadece ev telefonlarının kullanıldığı yıllarda, Murat Yargı adlı bir genç girişimci cep telefonunun varlığını öğrenir. Türkiye'ye getirmek ister, ama çok büyük altyapı yatırımı gerektiği için kendi başına yapamaz. Cep telefonu fikrini projelendirir, büyük holdinglere teklif olarak götürür. Önce Koç topluluğuna gider, yönetim kurulunda görüşülür, tutmayacağı gerekçesiyle reddedilir. Sonra Sabancı'ya gider. Bir rivayete göre Sakıp Sabancı " konuşmaların havada dolaşacağını" duyunca "Biz gözümüzle gördüğümüz şeylere para yatırırız" diye kabul etmez. Diğer birkaç büyük gruba gider sonuç değişmez. Tam altı yılını en büyük iş adamlarını cep telefonunun gelecekte çok kullanacağını ikna etmeye çalışmakla geçirir.
Sonunda Mehmet E. Karamehmet'le görüşür. Bu grup fikrin gelecek değerini görüp yatırım yapar. Sonuçta bugün New York borsasında da işlem gören, dünyada toplam 65 milyon abonesi olan Turkcell markası doğar. Turkcell'in patlamalı bir şekilde büyümesinden sonra Sabancı'ya ne düşündüğü sorulduğunda, kendine has üslubuyla şöyle der:"Yüreğim yanıyor ağam, nasıl da göremedik".