Balinaların evrimi, günümüzde en net olarak bilinen evrimsel süreçlerden birisidir. Elimizde bolca bulunan fosil, kapsamlı genetik ve morfolojik çalışmalar ve grubun günümüzde yaşayan temsilcilerinin yaygın olarak bulunuyor olması, evrimsel tarihi net bir şekilde ortaya koyabilmemizi sağlamaktadır. Örneğin deniz memelilerinin, karasal memelilerden evrimleştiğinden eminiz; çünkü memeliler karalarda evrimleşmiş canlılardır ve denizel memeliler sulara çok sonraları adapte olmuşlardır. Dahası, balinaların arka bacak kemikleri, hiçbir işe yaramamasına ve omurgaya bağlı olmamasına rağmen halen vücutlarında üretilmektedir. Bu körelmiş arka bacak kalıntıları, evrimin tartışmaya hiçbir yer bırakmayan en net kanıtlarından birisidir. Ancak balinaların evrimine dair bildiklerimiz bununla da sınırlı değildir.
Deniz ve okyanuslarda yaşayan bu memelilerin burun açıklıkları herkesçe bilinmektedir. Bir yunus veya balina dendiğinde aklımıza gelen ilk şey, nefes almak için yüzeye çıkan ve burnuna kaçan suyu püskürterek yerine temiz oksijen alan bir deniz canlısıdır. Ancak bu solunum deliğinin yeri oldukça ilgi çekicidir. Birçok memelide burun kafanın önünde olmasına rağmen, balinalarda ve yunuslarda bu delik kafanın üst kısmındadır. Balinaların atalarında da bu deliğin kafanın önünde olduğunu varsayarsak (ki bu varsayım, fosil kayıtlarınca doğrulanmaktadır), söz konusu deliğin kafa üzerine gidişi sırasınca evrimleşmiş bir dolu ara geçiş türü bulunmalıdır. Bu ara geçiş türlerinin burunları, kimisinde kafanın önünde, kimisinde ön kısma yakın, kimisinde arada, kimisinde üst kısma yakın, kimi diğerinde ise kafanın üstünde olmalıdır. Bu tip ara fosiller bulabildik mi?
Evet! Hem de bütün detayları görebileceğimiz fosiller bunlar. Gelin basamak basamak bu "nostril göçü"ne bakalım:
Peki, bu fosilleri etkileyici kılan, sadece bu kademeli geçiş midir? Sonuçta bu canlılar farklı zamanlarda ve coğrafyalarda yaşayıp da, bu hikayeyi anlatacak şekilde bir araya getirilmiş ve sıraya dizilmiş olamaz mı? Olabilirdi. Ama değil! Bu fosillere baktığınızda hatırlamanız gereken en önemli nokta şudur: Bu ara türler, sadece özelliklerin kademeli olması açısından değil, yaşadıkları zaman bakımından da uyumludur. Her biri, bir öncekinden sonra evrimleşmiş ve yaşamıştır. Elbette yaşam zamanları arasında çakışma vardır; ancak basamaklar sıralıdır. Eğer evrim olmasaydı ve bunlar bağımsız türler olsalardı, bir yunus, bir Dorudon ile aynı zamanda yaşayabilmeliydi. Hatta ondan daha önce yaşayabilmeliydi! Ancak bu türlerin kademeli olarak yaşayıp yok olduğunu ve tam da evrim doğruysa görmeyi beklediğimiz sırada var olduklarını görüyoruz. Evrimsel süreç, tamamen mantıklı, makul ve birbirini takip eden, kademeli değişmeyi gösteren sırada.
İşte bu nedenle evrim çok güçlü ve tutarlı bir doğa yasasıdır. Tam da bu örnek ve bunun gibi binlerce örnek dolayısıyla Evrim Teorisi bu kadar isabetlidir. Evrimin kanıtlarını saymakla bitmez.
Üstelik bu yukarıdaki liste tam bir liste de değil! Daha bir dolu ara basamak bulunuyor. Örneğin, evrimi test etmek için bir deneme de siz yapın. Evrime dair hiçbir bilgiye sahip olmadığınızı varsayın ve aşağıdaki Prosqualodon cinsini yukarıdaki listede olması gereken yere yerleştirin. Hadi, durmayın! Sonra geri gelip okumaya devam edin.
Eğer ki mantığınız düzgün çalışıyorsa, Prosqualodon'u, Dorudon ile Squalodon arasına yerleştirmiş olmalısınız, çünk kafatası yapısı buna uyuyor. Peki, bu "mantıklı" olan. "Gerçek" olanı nasıl bileceğiz? Fosilin bulunduğu kayaçları radyometrik yöntemlerle tarihlendirerek. Böylece tam olarak ne zaman yaşadığını tespit etmiş olacağız. Bunu yaptığımızda, karşımıza çıkan, Prosqualodon'un 28.4-16 milyon yıl önce yaşadığıdır. Dorudon 40.4 - 33.9 milyon yıl önce yaşamıştır. Squalodon ise günümüzden 14 milyon yıl öncesine, Orta Miyosen'e kadar. Büyüleyici, öyle değil mi? Sadece mantıken değil, yaşanan zaman aralığı da birebir örtüşüyor. İşte evrimsel biyolojiyi aşırı güçlü kılan tam da budur! Birden fazla bağımsız veri hattı, birebir aynı sonuçları vererek tespitlerimizi doğrulamaktadır.