Ben Diana. Şu anda tek hatırladığım şey ismim. Bir evim var mı? Ailem var mı? Burası neresi? Kimim ben?Ortalık çok sessiz, korkutucu bir havası var. Uzaklardan gelen kurt ulumaları, baykuş sesleri uçsuz bucaksız bir karanlığın içindeyim gibi. Bağırıyorum, avazım çıktığı kadar bağırıyorum ben bağırdıkça hayvan sesleri daha çok yaklaşıyor küçücük bedenimle aç kurtlara akşam yemeği olmak istemem. Sanırım daha sessiz olmalıyım. Saat ilerledikçe hava iyice soğuyor. Eğer buraya bilinçli bir şekilde geldiysem kalın giyinmem gerekirdi, ama üzerimde bir bluz ve eşofman altı var, yatarken giydiklerim. Acaba kaçırıldım mı? Pişman olup beni bıraktılar mı? Madem bırakacaklardı neden burası? Bu soruların cevabını aramak sanırım bana bir fayda sağlamayacak, en iyisi buradan kurtulmak için daha hızlı hareket etmek.
Tek ümidim bu karanlık yerden çıkmak. Bir ev bulup veya bir insan başıma gelenleri anlatmak, hiçbir şey bilmemem de buna dahil. Saatlerdir yürüyorum tek gördüğüm ormanın içindeki küçük hayvanlar tek duyduğum , beni korkutan sesler.
Sonunda! bir ev, tahtadan yapılmış yıkık dökük içinde ufak bir ışık olan bir ev. İnşallah içerde bana yardım edebilecek birisi vardır. Korku ile beraber mutluluk da doldu içime sanırım kurtuluş kapımı buldum.
Korkarak eve yaklaştım. Biraz soluklandıktan sonra kapıyı çaldım evin içindeki ufak tefek bi hareketlilikten sonra eskimiş kapısının gıcırtısı ile beraber kapı açıldı.
Kapıyı açan 30'lu yaşlarda bir adamdı elindeki av tüfeği ile beraber "sen kimsin" diye bağırdı bana Ben olsam gecenin bir yarısında gördüğüm ufak bir kıza bu şekilde bağırmazdım. İsmimi söyleyerek kaybolduğumu buraya nasıl geldiğimi bilmediğimi söyledim. Ailemi bulmak için bana yardım etmesi için rica ettim. Beni biraz süzdükten sonra üşüdüğümü ve titrediğimi görünce beni içeri aldı.
Evin içerisi dışına göre gayet güzeldi. Derli, toplu, sıcak bir havası vardı. Bu eve bir kadın elinin değdiği belli oluyordu. Koltuğu işaret ederek oraya oturmamı söyledi. Oturduktan sonra aç olup olmadığımı sordu. Cevap alamamıştı, içeri gidip bana çorbası ısıtıp getirdi. Ben çorba içerken içeriden gelen "misafirimiz var Rick" sesiyle başımda dikilen adam kalkıp kapısı kapalı olan tek odaya girdi. Ben de tek kalmanın huzuruyla rahatça çorbamı içtim. Bir yandan da etrafı süzüyordum. Evdeki tek ışık kaynağı olan gaz lambası, yerdeki ufak halı ve yanan soba bana çok uzak olan şeylerdi. Dışarının korkutucu olduğunu düşününce burası çok güzel bir yer gibi geliyordu gözüme.
Rick ve 25'li yaşlarda, tahmin edebileceğinizden daha güzel olan bir kadın odadan çıkıp karşımdaki koltuğa oturdular. Rick hadi sor dercesine yanındaki kadına baktı, kadında kendini tanıtarak cümleye başladı. "Merhaba, ben Emily ailen buralarda mı? Buraya nasıl geldin?" Diye sorular sordu, ama ben bu soruların cevaplarını bilmiyordum. Cevap vermeyede korkuyordum. Cevap veremedim, konuşamadım. Emily, Rick'e bakarak "sabahı bekleyip konuşmanın daha iyi olacağını" söyledi. Bana oturdukları koltukta güzel bir yatak hazırladılar ve odalarına gidip beni yalnız bıraktılar.
Yataktayken ne düşüneceğimi bile bilmiyordum. Issız, sessiz ve karanlık bir ormanın ortasında tanımadığım bir evde, tanımadığım insanların olduğu bir yerdeyim. Kimsem yok, burada ne işim var? Nasıl geldim? son hatırladığım şey sıcak yatağıma girip yanıma bir bardak su aldıktan sonra uyuduğumdu.
Emily yeniden yanıma gelip "bir isteğim var mı?" Diye sordu.Teşekkür ettim, ben teşekkür edince sanırım dilsiz olduğumu sanıyorlardı ki yüzünde ufak bir gülümseme oldu ve iyi geceler deyip gitti.
Günün yorgunluğu ufak bedenimde bir dağ oturmuş etkisi yaratmıştı çok yorgundum Gözlerimi kapattıktan sonra uykuya dalmışım.
Sabah büyük bir gürültüyle uyandım. Çalan, alarm saati idi. Evimdeydim. Dün gece yaşadıklarımda neydi? Başım çok ağrıyor, ellerim buz gibi. Gece yaşadıklarım gerçekti. O orman, Rick,Emily, hayvan sesleri bunların hepsi rüya olamazdı. Alt kattan gelen ses annem'in sesi idi. "Diana uyandın mı, kahvaltı hazır."