Kuantum fizikçiler evrendeki tüm parçaların birbiriyle bağlı ve etkileşim halinde olduklarını keşfettiler. Bu bilimin tüm olanın bir ve birbiriyle bağlı olduğunu görmesi anlamında eşsiz güzellikte bir adımdı. Bilim kuantum fiziğiyle birlikte katı ve tek boyutlu bakış açısının ötesine; evreni, varoluşu tek ve katı bir pencereden izlemenin ötesine genişlemeye başladı.
Evrende var olan her şey ve bedenimiz atomlardan oluşuyor. Ve atomlar boşluk içinde dönen elektronlar ve protonlardan… Aslında zihnin sınırlamalarının ötesinde sonsuz bir boşluk içindeyiz diyebiliriz. Ancak kuantum fizikçilerin gözlemleri bu boşluğun anladığımız anlamıyla boş olmadığını gösterdi. Kuantum fizikçiler atom altı parçacıkları gözlemlemeye başladıklarında, içinde çok sayıda potansiyeli barındıran saf bir enerji alanına ulaştılar. Bu alandaki saf enerji fizik kanunlarından ve maddeden farklı hareket ediyordu. Bu enerjinin kaynağı bilinmiyordu, hep var olmuş ve hep var olacak, sonsuz ve ebedi olan saf enerji kaynağı… Zaman ve fiziksel bir form içinde her bir parça ayrı olarak algılansa da, bunun bir algıdan ibaret olduğunu, parçaların birbiriyle etkileşim içinde olduklarını ve bağlı olduğunu kuantum fiziği dünyaya sundu.
Bu kişisel olarak bizler için ne anlama geliyor?
Her parça birbiriyle ilişkilidir… Her insan bir diğeriyle bağlıdır… Düşüncelerimiz bir titreşim taşır. Düşünceler yaşama doğduğumuz andan itibaren yüklenmiş olduğumuz inanç kalıplarımızdır. Ve inanç kalıplarımız yaşamı nasıl algıladığımızı belirler. Örneğin yaşamın zor olduğu inanç kalıbını taşıyan bir kişinin düşünceleri bunu yansıtır. Bu düşüncelerini gün içinde kelimelere dökerek ifade eder. Düşüncelerin titreşimi kelimelerle ifade edildikçe güçlenir, ne kadar çok sıklıkta kelimeler yaşamın zor olduğu inancı etrafında dönerse o oranda bu inanç kalıbı güçlenecektir. Ve bu inanç bir titreşim, bir frekans, bir kod taşımaktadır. Ve ALAN denilen bu saf enerjiye bu kişi tarafından adeta bir radyo istasyonundan yayılan sinyaller gibi gönderilecektir. Fizik kanunlarından ve maddeden farklı hareket eden enerji kaynağı olan bu BOŞLUK/ALAN, kişinin bu inancını ona geri yansıtacaktır. Ve kuantum fizikçilerinin de gözlemleri neticesi ortaya koydukları gibi bu alan çok sayıda potansiyeli içermektedir. Yaşamın zor olduğu inancını sürekli ALAN a yayınlayan bu kişiye, ALANDAN bir çok deneyimde yaşamın zorlu olduğu inancının yansıması geri dönecektir. Zorlu ve çatışma halinde ilişkiler (iş, eş, aile, arkadaş ilişkileri), zorlu yaşam koşulları; tatmin etmeyen ücretlerle çalışılan iş ortamları, yaşamın günlük rutininde devam eden süreçlerin kolay yollardan yürümesi yerine sürekli karşılaşılan zorluklar, bu iş oldu noktalarında tıkanan enerjiler vb. örnekleri her birimiz kendi hayatımızdan çoğaltabiliriz.
Bizler bilsek de bilmesek de, farkında olsak da olmasak da, her birimiz bu alandaki saf enerjiyi kullanırız. Ve bu alandaki enerjiyi kullanmadığımız bir an bile yoktur. Tüm düşüncelerimiz, bu alana yayılmakta ve bizlere deneyimler olarak geri dönmektedir. Ve bizler sanki yaşamın karşısında bir yaprak gibi savrulduğumuzu sanırız. Değiştirme ya da yenilenme gücü olmaksızın yaşamlarımızı tatsız ve keyifsiz bir şekilde belki de sürmek zorundayız sanırız. Ve bir de bilinçaltımızdan yansıyanlar vardır, bilinçli halimizle olan biteni takip etmekte zorlandığımızı hissederken, bilinçaltına hiç ulaşamayacağımızı sanırız.
Ve bu alan bize neye inanıyorsak onu yansıtır! Yaşamım dediğimiz şeye bir bakalım, peki ya kuantum mekaniğinin bize sunduğu doğruysa, öyleyse şöyle bir sonuç çıkıyor ortaya… Ben yaşamı nasıl algılıyorsam, bunu bir radyo istasyonu gibi yayıyorum, yaymış olduğum bu titreşimler ebedi ve ezeli olan bu saf enerji alanına ulaşıyor, ve bana yaşam deneyimleri olarak geri dönüyor. Öyleyse çevremde varolan herkes aslında yaşamı nasıl algılıyorsam bana onu yansıtıyorlar. Bu durumda ben yaşamı algılayış şeklimi değiştirmek suretiyle yaşamımı değiştirebilir miyim?
Bu sorunun cevabı evettir… şüphesiz evet… İnsanlık olarak bizler, bilincimizin genişlemesi neticesinde varoluşun çok boyutluluğuna açılırken, bu bilinci kucaklamalı ve yaşamımız üzerindeki sorumluluğumuzu almalıyız. Belki siz çevrenizdeki kişiler, olaylar… tarafından kurban olduğunuzu düşünüyor, ve kendinizi başkalarının yaşamını yaşayan, kendisi için hiç var olmamış bir kurban hissediyorsunuz. Ve onlar değişmedikçe yaşamınızın da asla değişmeyeceğini düşünüyorsunuz. Görmemiz gereken dış dünya ve iç dünyamız olarak algıladıklarımızın bir olduğudur. Ve bu noktada başlangıç noktası daima sizsinizdir. Siz değişirseniz dünya değişir, siz değişmezseniz, her şey olduğu gibi kalır… Artık yaşamınızı bu haliyle yaşamaktan bıktıysanız, ilişki çatışmalarından bıktıysanız, parasal sıkıntılardan bıktıysanız, tutkularınızı hayata geçirememekten bıktıysanız, kuantum düşünce size algılarınızı değiştirme, ve dolayısıyla yaşamınızı değiştirme yolunda hizmet sunabilir. Bir kez yarattığınız etkilerin ve size geri dönüşümlerinin farkına vardığınızda, ve yarattığınız her etkinin sorumluluğunu aldığınızda, saf enerji alanını bilinçli kullanmayı öğrenmeye başlarsınız. Şimdiye kadar hayatınızın gözleri bağlı araba kullanmak gibi olduğunu düşünün. Araba kullanmanın heyecanını yaşıyorsunuz, gitmek istediğiniz yere, ee biraz zor da olsa, (arabayı sağa sola çarpa çarpa) yine bir şekilde varıyorsunuz (belki vardığınız noktada o kadar yara almış oluyorsunuz ki bunu neden istediğinizi sorgular haldesiniz J ).
Yarattığınız etkiyi bilmek ve bilinçli farkındalıkla saf alanı kullanmak ise gözleri açık araba kullanmak gibidir. Nereye gittiğinizi görürsünüz! Bu çok çok önemlidir, nereye gittiğinizi görmek… Bu farkındalıktır… Farkındalık yaşamı görmenizi sağlar, yaşamın güzelliklerini görmenizi ve deneyimleyebilmenizi, bilinçli seçimlerle yaşamınızı sürdürebilmenizi…
Ve basittir, algılarınızı değiştirirsiniz, yaşamınız değişir…
Şimdiye kadar gerçeklik olarak sıkı sıkı tutunduğunuz şeylerin kendi algılarınızdan ibaret oluşturduğunuz bir dünya olduğunu fark ettiğinizde, avuçlarınızı açmaya başlarsınız. Sıkı sıkıya korkularla, duygusal bağımlılıklarla tutunduğunuz tüm o şeyleri bırakmaya başlarsınız. Yaşamınız olarak algıladığınız gerçekliği sürdürebilmek için sarf ettiğiniz tüm kontrol çabalarını bırakmaya başlarsınız.
Seçimlerin yaşamınızdaki önemini görür, her gün geliştirdiğiniz içsel farkındalığınızla kendinize yeni dünyanızı yaratırsınız. Ve bu sefer nasıl olmasını seçiyorsanız öyle bir dünya…
Ve tüm bunlar basitçe şunu ifade eder; içinizdeki dünya ve dışınızdaki dünya bir’dir… Dünyanızdan size yansıyan ne varsa, içsel dünyanızın size geri dönüşümleridir. Ve bu mucizedir! İçsel dünyanızın fiziksel gerçekliğiniz olarak size döndüğü bilincini kucakladığınızda, artık dış dünyanızda yer alanları değiştirmeye çalışmaktan vazgeçersiniz. Dış koşulları yaratan sizsinizdir, ve eğer bu dış koşullardan artık hoşnut değilseniz, iç dünyanıza bakışınızı çevirir, algılarınızı değiştirir, ve bunun yaşamınızı nasıl mucizevi bir şekilde değiştirdiğini görmeye başlarsınız. Yaşamınızda mucizevi bir şekilde değişim yaratacak hiçbir varlık yoktur. Eğer elinde sihirli değneğiyle gelecek ve bir dokunuşuyla yaşamınızı dilediğiniz koşullara çevirecek bir melek, bir üstad, bir guru, ya da adı herneyse, o mucizevi şeyi bekliyorsanız, sonsuza kadar beklemek zorunda kalabilirsiniz. Yaşamınızdaki mucizeyi ancak siz yaratabilirsiniz, SİZ… Sihirli değnek şimdiye kadar kullanmadığınız içsel gücünüzdür, ve o üstat da SİZSİNİZ… Geriye kalan her şey ve herkes içsel gücünüzü kucaklamaya giden yolunuzda size hizmet eder. Kendinizi keşif yolculuğunuzun keyifli olması dileğiyle...